27 Ağustos 2015 Perşembe

Tercih meselesi


Optimist veya pesimist bir karakter olmak, hayattaki perspektifimizi ciddi bir şekilde etkiler. Örneğin, yaşamımızda yaptığımız tercihleri yorumlarken kötümser bir bakış açısıyla yola çıkarsak; “Her tercih bir vazgeçiştir.” mottosu aklımızda yer eder. Ancak tercihlerimizi iyimser bir pencereden yorumlamak isteyecek olursak; “Her tercih yeni bir başlangıçtır.” sözü bizi gelecek adına motive eder. Bu yazıda her tercihin yeni bir başlangıç, farklı bir macera olduğuna inanan iyimser karaktere sahip sporculardan birini konuşacağız. Bahsettiğim sporcu şu sıralar ismi transfer haberlerinden eksik olmayan Wolfsburg’un Belçikalı yıldızı Kevin De Bruyne.

Futbola 7 yaşında başlayan De Bruyne, doğduğu kentin takımı KVV Drongen ile amatör kariyerine başladı. Belçikalı yıldız, Drongen’in ardından Gent’e transfer oldu. Aynı yıl, profesyonel kariyerine adım atacağı Racing Genk’in yolunu tutan De Bruyne, sergilediği etkileyici performans sayesinde 2011-12 sezonunun devre arasında İngiliz devi Chelsea’nin dikkatini çekti ve Londra ekibine imza attı.

Hikâyenin buraya kadar olan kısmı, başarı basamaklarını teker teker çıkan yıldız bir oyuncunun özgeçmişini anımsatıyor değil mi? Aslında öyle. Fakat De Bruyne için insanları buna ikna etmek bu kadar kolay olmadı.

Öyle ki transferi devre arasında gerçekleşen oyuncunun sezon sonuna kadar eski kulübüne kiralanmasına karar verildi. Bir sonraki yılı iple çeken Belçikalı genç adamın önüne başka bir engel daha çıkacaktı. De Bruyne, hayallerini süsleyen ligde forma giymek için bir sezon daha beklemek zorunda kalacaktı, çünkü Chelsea teknik ekibi oyuncusunu Werder Bremen’e kiralamak konusunda karar kılmıştı.



Tek sezonluk Bundesliga serüveninde akıllara kazınan bir performansa imza atan De Bruyne için Avrupa’nın zirvesine çıkma zamanı gelmişti. Chelsea’nin menajerlik koltuğuna o sezon başı oturan Jose Mourinho’nun, Kevin De Bruyne konusunda bir karar vermesi gerekliydi. Portekizli menajerin, yaşadığı kararsızlık İngiliz basınında sıkça yer buluyordu. Mou, Mavilerin formasını yalnızca 9 resmi maçta giyen Belçikalı orta saha için sezonun ortasında kararını vermişti. Henüz 22 yaşındaki De Bruyne için kulübe yapılan teklifler değerlendirilecekti. Böylece Premier Lig rüyası başlamadan biten De Bruyne, Bundesliga’nın Wolfsburg takımına transfer oldu.

Yazının girizgâhında söz ettiğim iyimser, hatta pes etmeyen, karakter burada De Bruyne için kilit bir rol oynadı. Belçikalı yıldız, Dieter Hecking yönetimindeki Wolfsburg’a yeni bir başlangıç için gitmişti. Hecking’in vazgeçilmez oyuncularından birisi olan De Bruyne, yarım sezonda 17 Bundesliga maçının 16’sında forma giydi. (Oynayamadığı tek maçta ise sarı kart cezalısıydı.) Buna rağmen ancak sezon sonunda form tutmayı başaran Kevin De Bruyne, Belçika Milli Takımı’yla 2014 Dünya Kupası’na gitti.

De Bruyne, Brezilya’da Belçika’nın önemli hücum silahlarından biri oldu. Özellikle son 16 turunda ABD’yle karşılaşan Belçika, rakibinin kilidini De Bruyne’ün bireysel yetenekleriyle aşıp adını çeyrek finale yazdırmayı başarmıştı. Çeyrek finalde Arjantin’e elenen Belçika Milli Takımı’ndan akıllarda kalan oyuncu ise ekibin 10 numarası Eden Hazard’ı geride bırakan Kevin De Bruyne olmuştu.
Dünya Kupası’nın ardından, Wolfsburg’la yeni sezona hazırlanan Belçikalı yıldız, yüksek motivasyonunun meyvelerini bu yıl toplayacaktı. Wolfsburg formasıyla 51 resmi maça çıkan De Bruyne, 16 gol-28 asistle seven, sevmeyen herkesin saygısını kazandı.

24 yaşındaki oyuncunun bu performansı Chelsea’nin ondan vazgeçmiş olmasının da eleştirilmesine neden oldu. Bunun üzerine konuşan Chelsea menajeri Mourinho, De Bruyne konusunda herhangi bir pişmanlığı bulunmadığını, öte yandan Belçikalı oyuncunun takımdan kendi isteğiyle ayrıldığını öne sürdü.

Aslında başlangıçta bahsettiğim fikirlerin burada birbiriyle çeliştiğini söyleyebilirsiniz. Çünkü De Bruyne, yeni bir başlangıç yapmak için Chelsea’den vazgeçti. Belki de bir gün yeniden hayal ettiği Premier Lig’de forma giymek için Londra defterini kapattı.



Bugünlerdeyse De Bruyne için İngiliz ekiplerinden Manchester City’nin bir teklifi olduğu söyleniyor. Fakat, Belçikalı oyuncu patlama yaptığı Wolfsburg’u sezon başında bırakıp gidebilecek mi?

Kevin De Bruyne, genç yaşına rağmen aldığı kararlarla kariyerine doğru bir yön çizdi. De Bruyne, gibi birçok oyuncu büyük kulüp transferini yaptıktan bir sonraki durağında yeterli motivasyonu sağlayamıyor. İşte burada oyuncunun mücadeleci karakteri ortaya çıkıyor, mental gücü ortaya çıkıyor. Bu yönden, De Bruyne, büyük kulüpte dikiş tutturamamış genç futbolculara referans niteliğinde bir özgeçmiş örneği oluşturuyor.

4 Haziran 2015 Perşembe

Sezonun 11'i

Fernando Muslera (Gs)

Sanırım bu sezon herkesin tartışmasız kalesine yazdığı isimlerin başında gelir Muslera. Özellikle Galatasaray'ın son maçlarındaki gol yememe serisinde direk rol oynayan Muslera, şampiyonluğun en önemli isimlerinden biri oldu.













Şener Özbayraklı (Bur)

Sağ bek için söyleyeceğim isim Bursaspor'un başarılı sağ beki Şener. Geçtiğimiz sezonda çok iyi oynamasına rağmen bu sezon oyununun üstüne koydu ve takımının en önemli isimlerinden biri olmayı başardı.

Alexandru Epureanu (Baş)

Stoper için ilk ismim Başakşehir'in Moldova'lı stoperi Epureanu. Ligde son haftaya kadar en az gol yiyen takım olan Başakşehir'in en önemli isimlerinden biri oldu ve duran toplarda da çok etkili bir sezon geçirdi.

Egemen Korkmaz (Fb)

Diğer stoperim ise ligin en az gol yiyen takımı Fenerbahçe'den. Alves'le ikiside yakın bir performans gösterse de sakatlıktan döndükten sonra Fenerbahçe savunmasını baya bir toplayan Egemen benim 11'imde.

Caner Erkin (Fb)

Geçen sezon çoğu kişiye göre ligin en iyi oyuncusu olan Caner, bu sezonda çok iyi bir performans gösterdi ve Fenerbahçe'nin en etkili isimlerinden biri oldu.













Volkan Şen (Bur)

Bu sezonun Yasin Öztekin'le beraber en çok gelişme kaydeden oyuncularından biri olan Volkan Şen'de ilk 11'de. Ligin en golcü takımı Bursaspor hücumunun en etkili biri isimlerinden biri olan Volkan Şen birçok golün oluşumunda direk etki etti.

Jose Sosa (Bjk)

Beşiktaş'ın bu sezon başında kadrosuna kattığı Jose Sosa geldiği ilk günden beri takıma pozitif katkı sağladı ve orta sahada üstlendiği maestro rolüyle büyük katkı verdi.













Selçuk İnan (Gs)

Selçuk bu sezon Galatasaray'ın resmi maçlarda en çok forma giyen ismi oldu ve özellikle Hamza hocanın gelmesinden sonra üç sezon önceki performansına yakın bir performans göstererek takımının şampiyonluğunda önemli rol oynadı

Mehmet Ekici (Ts)

Bu sezon takıma katılan Mehmet Ekici beklentilerin üstünde bir performans gösterdi. Özellikle yaptığı asistlerle ve kullandığı etkili serbest vuruşlarıyla takımın bu sezonki en önemli isimlerinden biri oldu.

Wesley Sneijder (Gs)

Özellikle Hamza hocanın gelişinden sonra ne yapacağı merakla beklenen Sneijder, hocayla çok iyi bir ilişki kurdu ve  O geldikten sonra performansını arttırdı. Özellikle büyük maçlarda her zaman iyi performans gösteren Sneijder şampiyonluğun en önemli etmenlerinden biri oldu.













Fernandao (Bur)

Ligin gol kralları büyük bir sürpriz olmazsa o sezonun 11'ine en rahat yazılan isimler olurlar. Fernandao da attığı gollerin yanı sıra saha içinde gösterdiği dominant futbolla sezona damga vuran isim oldu.













-Tabiki sadece 11 isim seçtiğimiz için bazı isimler dışarıda kalıyor bende en azından buraya o isimleri yazmak istedim;
-Aurelien Chedjou
-Yasin Öztekin
-Burak Yılmaz
-Bruno Alves
-Mehmet Topal
-Moussa Sow
-Gökhan Töre
-Demba Ba
-Volkan Babacan
-Yalçın Ayhan
-Oscar Cardozo
-Jose Bosingwa
-Ozan Tufan
-Eren Albayrak
-Cicinho
-Bilal Kısa
-Prejuce Nakoulma

21 Mayıs 2015 Perşembe

Juventus Fırtınası

Avrupa'da bir takımın o sezon başarılı olup olmadığı genelde o takımın o sene Avrupa'da yaptığı başarılarla ölçülür, bu senede finale kalan iki takımında gerek Avrupa'da gerekse kendi liglerinde çok başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ben bu yazımda buralara gelmesi Barcelona'ya göre sürpriz olan Juventus'tan bahsedeceğim. Özellikle sezon başında Conte'nin ayrılışından sonra çok fazla konuşulmadan takımın başına Allegri getirilmiş ve bu birçok kesim tarafından çok hoş karşılanmamıştı. Herkes Juventus'un bu sezon gerileyebileceğini düşünürken onlar performanslarını daha da arttırdı ve bu sezona damgalarını vurdular.



Bildiğiniz gibi Serie A'da son sezonlarda Juve'yi çok fazla zorlayabilen bir takım çıkmıyor. Daha çok onların ardından bir ikincilik yarışı oluyor diyebiliriz. Bu sezonda Juve çok rahat bir şekilde ligde şampiyonluğunu haftalar öncesinden ilan etti. Çoğu maçı zorlanmadan kazanıp bu başarıyı kazanan Juventus dün akşam İtalya Kupası'nı da Lazio'yu 2-1 yenerek müzesine götürdü. Onlar için artık tek bir hedef daha kaldı o da Şampiyonlar Ligi Finali. 6 Haziran'da Cüneyt Çakır'ın yöneteceği maçta Barcelona ile karşılaşacak olan Zebralar o maçı da kazanması durumunda sezonu üçleme yaparak tamamlayacak.

Bilic'in geleceği


Bilic-Beşiktaş birlikteliği başladığı ilk günden itibaren tüm futbolseverlere büyük umut vaat ediyordu. Aslında Bilic'in geçmişi Beşiktaş gibi büyük bir kulübün beklentilerine karşılık verecek türden değildi. Fakat bunun üstesinden gelmek için elverişli bir ortam ve kadronun oluşturulduğunu da söylemek gerek. 2 sezonluk hikaye süresince yaşanan her şeyi teraziye koyduğumuz zaman Bilic'in Beşiktaş'a kattıklarının daha çok olduğunu düşünüyorum.

Bilic'le geçen iki sezon, somut olarak kazanılan bir kupa olmasa da aşılan önemli engeller vardı. Son şampiyonluğunu 2009 yılında kazanan ve rakiplerinin gerisinde kalan Beşiktaş'a yeni bir umut kazandırdı Bilic. Takımdaki genç oyuncuların heyecanını ve isteğini kullanarak bir kademe daha atlamıştı ekibine. Özellikle bu sezonun başında oynanan iki Arsenal maçı, uzun süre boyunca olmadığı kadar iddialı bir Beşiktaş'ın sinyallerini vermişti bizlere.

Kısacası Slaven Bilic, Beşiktaş'ın kaybolan ruhunu ve karizmasını yeniden ortaya çıkaran bir menajer. Şahsi kanaatim, Bilic'in bir sezon daha kalması yönünde. Ancak şu an oluşturulan ortam kalmasının da pek yararı olmayacağını gösteriyor. Belki de en çok eleştirilen yönü olan "derbi kazanamama" olayını bozarak Beşiktaş'a veda eder.

Bilic'in geleceği parlak ve muhtemelen gelecek sezon Avrupa'nın en önemli liginde menajerlik fırsatı bulacak. Beşiktaş'ın geleceği ise "sil baştan" olabilir.